4 Kasım 2013 Pazartesi

Philip K. Dick "Şizofreni ve Değişimler Kitabı"

Bugünlerde Philip K. Dick rüzgarı esiyor etrafımda. Kafa olarak da yıllar verdiği birikimle(!) sonunda kendisine eşit bir yapıya ulaştım sanırım. Farklı sebeplerden dolayı da olsa, belki aslında asıl bir ana sebebin sonucudur, aynı şeyleri yaşadığımızı düşündüğüm bu efsane yazarın bu hafta sonu okuduğum kitabı Şizofreni ve Değişimler Kitabı’ydı. Oldukça kısa bir kitap, 50 sayfa. Ancak üzerine yazacak ve söyleyecek şeylerim belki 50 sayfadan daha uzundur. Ama burası bir blog olduğu için “insan gibi” davranacağım ve “insan gibi” yazacağım. Yine de baştan uyarımı yapayım; bu yazı tamamen bencilce ve neredeyse sesli düşünmeden öte bir anlam taşımayacak şekilde kurgulanmıştır. Sadece okuduğum satırların bende düşündürdüklerini yazacağım. (Tamam, evet, normalde aynı mantıkla kitap yorumları yapıyorum gibi görünebilir AMA bu sefer değil. Bu başka.)

Yazar öncelikle bireyin özellikle ergenliğin getirdiği yeni dönem içinde içsel dünya (idios kosmos) ve ortak dünya (koinos kosmos) çatışmasıyla başlayan bir süreç sonucunda gerçekliğin acıtan tarafıyla ilk kez gerçekten yüzleşemeye başlamasını ve bunun sonucunda alternatif gerçekliğine, kendi gerçekliğine doğru hızla kapanmasını anlatıyor. Verdiği örnek üzerinden gidersek; gittikçe hayattan beklentileri gerçekleşmeyen genç kendisini kendi yarattığı bir dünya içinde, yeni olasılıklar ya da sonuçlar içinde buluyor. Bunu da reddedilen bir genç üzerinden veriyor mesela.

Tabi bu da temelleri atıyor diye düşünebilirsiniz.

Okurken sürekli olarak kendime hatırlattığım, yazarın LSD kullanımı olmak zorundaydı. Zira bunu satırlara kendisi de sıkça yansıtıyor. Kitabı saf bir şizofreni üzerine düşünceler kitabı olmaktan çıkarmama yarayan da işin bu kısmıydı aslında. Kendisinin de değindiği gibi psikotik düşüncelerin ortaya çıkışında –biliyorsunuzdur diye düşünüyorum- uyarıcıların yeri büyük. Yani etrafınızda uyuşturucu kullanan ya da kullanmayan şizofreni hastaları varsa bunu tedavilerinden yakalayabildiğiniz detaylarda görebileceğinizi düşünüyorum.

Philip K. Dick’in sanrılarının ne kadarının gerçekten şizofreniden, ne kadarın LSD’den kaynaklandığını gerçekten merak ediyorum. Ancak bu konuda aydınlanamadım açıkçası. Yaklaşabildiğim tek dayanak, yazarın sürekli psikozu dayandırdığı uyuşturucu oldu. Yine de bir taban üzerine oturtmaya çalışırsam, LSD’yi sadece tetikleyici olarak görüyorum kendisi için. Of, lütfen biri beni kendisiyle bir iki saatliğien görüştürebilir mi?

Kitapta, eğer aynı durumda değilseniz kesinlikle aynı güçlü duyguyu alamayacağınızı düşündüğüm, yazarın Hume alıntısı yaptığı bir paragraf var. Kitabın 29. sayfasında geçiyor, olduğu gibi aktarmak istiyorum:

“Psikozlu hasta zarif kanatlarıyla duvarda gezinen dört mavi istiridye gördüğünü sanmaz; onları gerçekten görür. Açıkçası halüsinasyon beyinde üretilmez; tıpkı bütün “gerçek” duygusal veriler gibi beyin tarafından algılanır; hasta kendine son derece gerçek gelen gerçeklik algılamasına bizim duyusal verilere gösterdiğimiz gibi mantıksal bir tepki gösterir. Her halükarda hastanın “gördüğünü sandığını” varsaymak psikozlunun yaşadığı tecrübeyi yanlış anlamlandırmaktır.”

Etkileyici, değil mi? Gerçeklik algısını kitaplarında sıkça sorgulayan ve gerçek içinde kısmen kayıp, bazen fazlasıyla “içinde” olduğundan emin olduğum yazarında tıpkı benim gibi düşünüp, bu satırlardan aynı derecede etkilenip kitabına koyduğunu düşünüyorum.

500 sayfa yazmak istiyorum konuyla ilgili. Kimse okumaz ama.

Kitaptan bir paragraf ile bitireyim:

“Gerçek veya gerçek dışı, algılama sistemi içinde meydana gelir ya da algılama sistemi tarafından geçerli bir şekilde algılanır çünkü bazı kimyasal ajanlar normalde beyin metabolizmasında mevcut veya aktif değildir, “halüsinasyondan kaynaklanan” dediğim bu paylaşılmayan dünya yıkıcıdır.”

Soruyorum; gerçek nedir?

Psikozlunun gerçeğinin gerçek olmadığını nasıl ispatlayabilirler?

Sevgiler.


Hiç yorum yok: