17 Eylül 2016 Cumartesi

Gillian Flynn "Sharp Objects"

Twitter'da (@KarelerSayfalar) birkaç kere hakkında yazdım; bu kitap elimde çok süründü diye. Hatta artık bırakmayı bile düşünüyordum ama bırakamadım çünkü sonunu merak ediyordum. Bu kadar kolay akla gelebilecek ve norma bir sebebi vardı kitabı bitirmemin. Daha yaratıcı ya da ilgi çekici bir sebep yok. Mesela; ".... ama bırakamadım çünkü gezegenimizin kurtuluşunu bu kitabı okuyup bitirmeme bağlayan bir anlaşma yaptım" ya da ".... ama bırakamadım çünkü kafama dayanan silahın tetiğinin çekilmesinden korktum" yazamıyorum. Bildiğiniz, düz merak işte.

İlk kez Gone Girl adlı romanını okumuştum yazarın. Bir buçuk ya da iki yıl önce. Gone Girl hakkındaki yazım da blog'da mevcut, bu yazının altında da olan etiketlerden yazar adına tıklarsanız karşınıza çıkacektır =) 

Gone Girl'ü beğenmiştim ancak kurguda büyük bir hata keşfetmiştim ve hiçbir yere yazmadığım için o hatayı unutmuştum. Hatayı hala hatırlayamadım bu yüzden... tekrar okumam gerek.... çünkü inat oldu. Bildiğiniz, düz inat işte.

Sharp Object ise Gone Girl'ün ardından, bir türlü odaklanıp bitiremediğim, kitaba başladığım ve kitabı bitirdiğim gün arasında dört kitabı bitirdiğim için, yani sündüğü için aynı etkiyi yaratmadı bende maalesef. Ancak bu roman, yani Sharp Objects yazarın yayınlanan ilk romanıymış, 2006 tarihli. Zamanla kurgusundaki tempo yükselmiş de olabilir. 

Sharp Objects, Chicago'da gazetecilik yapmakta olan otuz yaşındaki Camille'in, doğup büyüdüğü Wind Gap'te öldürülen küçük kızlarla ilgili haber yapmak üzere, uzun zamandır gitmediği Wind Gap'e gitmesi ile başlıyor. Bir yandan yerel polisin katili aradığı hikayede Camille de ayrı bir yol izleyerek bir yandan eskiden tanınıp bilindiği bu yerdeki insanlarla konuşarak hem şehrin bir portresini çiziyor, hem yapacağı haber için daha geniş bir çerçeve yaratıyor. Elbette bu, Camille'in de cinayetin üzerindeki perdeyi aralayacak bir şeyler düşünmesini, bazen de işe yarar bir şey bulmasını sağlıyor. 

Şatafatlı hayatlara ev sahipliği yapan Wind Gap'teki katili ararken Camille'in aktardığı manzara, onlu yaşlarının başındaki çocukların dünyası çok sert aktarılıyor. Kurgulanan karakterler içinde, neredeyse en acımasız portreyi bu küçük çocuklar çiziyor. Psikolojik şiddet, zorbalık, şımarıklık, uyuşturucu, entrikalar... Zenginlerin yaşamlarını anlatan diziler gözümün önüne geldi. Tam olarak sıkıntının ne olduğunun çözülemediği ve sürekli entrika çevirmekten herkesin içinin çürüdüğü kurgular geldi. Ama gözümün önünde canlanan evler, sokaklar, suratlar, tavırlar, hatta karakterlerin konuşmalarında neredeyse kulağıma gelen sesleri. Hepsi de, evlerindeki havuzda cilt kanserine meydan okurcasına güneşlenen, üretim sürecinden kopuk tipleri getirdi aklıma. Hafta sonu da golf oynamaya gidip kanunsuz - uygunsuz işlerinin sinsice dedikodusunu yapacak tipler falan. Şu an bu paragraf neden bu kadar uzadı fark ettim, kesiyorum. Zenginlere dair fikirlerim blog'a sızıyor....du az daha.

Bir yandan "katil kim?" sorusu, öte yandan anlatıcı olan Camille'in kendi hikayesi. Camille'in kendi hikayesi de ayrı bir roman olabilirmiş. Çok ipucu vermemek adına yine kendimi kısıtlayarak yazıyorum ancak kaybettiği kardeşinin ardından yaşadığı travmayı asla atlatamayan, anne sevgisinden uzak, kurgu bir "anneliğe" maruz kalarak yaşamış bir çocuk olarak Camille, self - harm'a çok uç bir örnek olarak hikayede yer alıyor. Vücuduna kazıdığı kelimelerin fark edilmemesi için sürekli uzun kollu şeyler, uzun etekler ya da pantolon giyen bir kadın. 

Sharp Objects çok çok sürükleyici bir roman değil benim için. Ancak, örneğin belli bir durumu yansıtması için kurgulanan bir olayda bazen sertlik seviyesi yükseliyor. Ya da Camille karakterindeki self - harm'ın vardığı nokta gibi, karakterlere yüklediği bazı özellikler sınırlarda geziyor. 

Romandaki diğer karakterleri, onların hikayelerini de siz okursunuz. Polisiye olunca pek bir şey yazamıyorum belki fark etmişsinizdir. 

Hiç yorum yok: