10 Kasım 2017 Cuma

Tülin Bumin "Hegel"

"Hegel'e göre insanın gerçekten bilim yapabilmesi yani varlığı akılsal olarak ve bütünüyle kavrayabilmesi için, önce rasyonel bir devletin bilinçli bir yurttaşı olarak ortaya çıkabilmesi gerekir." (s.137).

Kitabın tam adı "Hegel - Bilinç Problemi, Köle - Efendi Diyalektiği, Praksis Felsefesi". Onu başlığa sığmadı ama görselde var neyse ki ama yazmayınca içim rahat etmedi. Bunu da açıklamazsam olmazdı.

Yazıya başlamadan önce, kitapta da Tülin Bumin'in sıklıkla referans verdiği iki kitap var, onların bir adını analım çünkü bu yazıdan sonra onların yazısını ekleyim, güzel olsun. Birisi Jean Hyppolite'in Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar'ı. Diğeri Alexandre Kojove'nin Hegel Felsefesi'ne Giriş'i. Sonucusunun şu an piyasada baskısı yok diye biliyorum, ancak bir yerlerde görürseniz alın. Bu iki kitabı neden panikle giriş kısmına ekledim, Bumin'in kitabını bu ikisinden önce okursanız anlarsınız; ama tavsiyem sıralamada o ikisini öne alın. 

Bilinç konusunun efendi - köle diyalektiği bağlamında doğal olarak Hegel üzerinden çalışma konusuna nasıl bağlandığını işliyor öncelikle Bumin. Bu da şöyle oluyor; Hegel'deki ben'in (sonra neden Hegelci Marksistler'e sövüldüğünde sinirlendiğimi soruyorlar) ancak dış dünyanın dönüştürülmesiyle ben olabilmektedir. Burada iş çalışmaya geliyor işte. Şöyle, efendi ve köle bir karşıtlık ilişkisi, ancak bu ilişki içinde bir çalışmayı da içeriyor. Yani ben'in farkındalığını sağlayan efendi'nin "yap" demesi ve kölenin çalışmaktan başka seçeneği olmaması gibi. Hegel'e bu ben'in ortaya çıkışındaki tek fırsatın tüm insanların ilk ben'e uyanma biçimin ancak ve sadece efendi köle ilişkisi olabileceği iddiasında karşı çıkışlar da var, bunlara Bumin'de değinmiş; yani kadın erkek ikiliği yerine efendi köle ikiliği ya da karşıtlığı diyelim, onu koyuyor Hegel, orada da bir efendi köle ilişkisi varsa bu yine birinin diğeri üzerinde aynı sonucu vermesi şeklinde sonuçlanır savunmasına gider bu diyalektikle giderse analiz. Yani, Hegel'in ben'inin idrakı ancak efendi - köle ilişkisinde, dış dünyaya dönük ve çalışma ile gerçekleşmektedir. Of çok uzattım. 

Buradan da Hegel'in tarih anlayışına bağlayabiliriz aslında konun geldiği yer havada kalmıyor, boşuna uzatmamışım; insanın bu bilinci ve dışa dönük çalışmayla gelen değiştirme gücü, doğa üzerindeki değiştirme gücü yani, dünyadaki verili olanı değiştirmesidir. Hegel'e göre bu verili olanın olumsuzlanması. Bu durumda, Hegel insanlığın tarihini olumsuzlayıcı eylemlerin tarihi olarak ele alıyor, yani kendi yarattığı tarih kendisini dışa vurarak dışı olumsuzladığı ancak kendisini yansıttığı tarihtir. Tarihi de zaman ile ele aldığını ekleyelim; zaman ve insan Hegel için aynı şeyler diye belirtiyor Tülin Bumin; "zaman insanın dünyadaki gerçek varlığı ya da gerçek tarihidir". 

Kitabın devamında, doğal olarak benim üç paragraflık beş satırımdan fazlası var. Görüngübilim üzerine, devlet üzerine, bilinç üzerine, Frankfurt okuluna Hegel'in etkisine kadar Bümin'in yer verdiği dolu şey var. Okuyun.

Ne kadar net yazdım.


Hiç yorum yok: