23 Ocak 2018 Salı

Mehmet Perinçek "Atatürk'ün Sovyetler'le Görüşmeleri"

"Türk - Sovyet dostluğu Misak-ı Milli'nin bir parçasıdır" diyen Mustafa Kemal'in bu sözünde emperyalizme karşı iki ülkenin ortak tavrını da yansıttığını görmemek mümkün değil. İki ülkenin devriminin birbiriyle olan ilişkisinin, birbirinin varlığının teminatına olarak, her iki ülkenin büyük devrimcilerinin de vurguladığı üzere Türk ve Rus ilişkilerinin tarihsel ve zorunlu ortaklığının "gericilik ve emperyalizme karşı" bir cepheye getirdiğini belirten Mehmet Perinçek, iki ülkenin ise "devrim ve halkçılıkta birleştiğini" söylüyor.

Sovyetler'den bakıldığında da durumun emperyalist bir dünya düzeni içinde gerçekleşen her iki devrimin de dünyadaki zayıf halkalarda gerçekleşmiş olduğunun altını çizen yazar, Türk kurtuluş mücadelesinin Komünist Enternasyonel'de antiemperyalist bir karakterde değerlendirildiğinin vurgulandığını belirterek, günümüzdeki kimi kendini bilmez vatansızların aksine bizim devrimimizin de karakteri itibariyle milli devrimlerin önünü açan bir yapıda olduğunu ifade etmekte.

1930'larda Sovyetler ve Japonya ile beraber Türkiye'nin dünyada en hızlı gelişen üç ülkeden biri olması, Sovyetler ve Türkiye arasında gelişen ilişkilerden bağımsız düşünülemez. Bu yüzden Mehmet Perinçek, belgelerle ortaya koyduğu üzere Sovyetler ve Türkiye arasındaki kesintisiz iletişimin her iki ülkenin de devrimlerinin ilk yıllarındaki karşılıklı iletişime sıklıkla dikkat çekiyor. Yalnız askeri bir ortaklıktan çıkmış olan bu ilişkiler, kültürel anlamda bir ülkenin yeniden yapılanmasından tutun da sanayisini kurabilmesine kadar kendisini belli eden bir çizgide ilerliyor. Sovyetler'in bir dost olarak görüldüğü ve Mustafa Kemal'in her daim vurguladığı üzere, bu dostluğun ebedi olmasının gerekliliği, her iki ülkenin de batıya karşı bağımsızlık davalarından vazgeçmemeleri noktasında yine kendisini belli ediyor. Yazar bunu SSCB'nin Leninizm'den kopması ile girdiği ve sonrasında uzaklaştığı Türkiye ile olan yakın ilişkileri ve ardından gelen emperyalist bir döneme girmesi ile örneklerken, bizim için de Türk devriminin Kemalizm'den uzaklaşmaya başladığı an yaşadığı sorunlar ile açıklıyor.

Falih Rıfkı Atay, "Türk dostluğu Leninizmin ananelerinden biridir" diyerek Sovyetler ve Türk dostluğuna vurgu yaparken, her iki ülke yetkililerinin anılarının da yer aldığı kitapta, okurken fark edileceği üzere yapılan ziyaretlerin dostça bir çerçevede geçmediği görmemek mümkün değil. Durumun, karşılıklı ifadelerin iki ülkenin kader ortaklığının ötesine geçmiş bir dostluğu yansıttığını görmek diyelim. Batı'ya karşı bir olduklarının kanıtı niteliğinde onlarca belge bulabileceğiniz kitap, bu dostluk ilişkisinin neden iki ülkenin birbirinin varlığına karşı bir teminat sayıldığını da kanıtlayacaktır.

Bir de önemli ek, yazarın belirttiği üzere Nutuk, Türkiye dışında ilk kez, 1929 yılında Stalin'in önerisiyle Sovyetler Birliği'nde yayınlanmış. 

Hiç yorum yok: