10 Ocak 2018 Çarşamba

Mehmet Perinçek "Avrasyacılık: Türkiye'deki Teori ve Pratiği"

"KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, tek kutuplu dünyada hak ve adaletin olmadığını vurguladı. "Afganistan'a bakın. Ne kadar barış temin edilmiştir? Irak'a bakınız. Her gece Irak halkına yapılanları televizyondan gördükçe, insanlığımızdan utanıyoruz. Bir ülkeye demokrasi götürmenin yolu buysa, eksik olsun öyle demokrasi" dedi. ABD'nin Irak'taki kayıplarının Amerikan halkından gizlendiğini söyleyen Denktaş, ABD'ye şöyle seslenilmesini istedi: "Askerlerini Irak'tan çek. Gaddar bir işgalci durumuna düştün. Irak halkı direniyor diye, bunları öldürmeye hakkın yoktur."
(sayfa:103 -Denktaş'ın Ankara'da yapılan Uluslararası Avrasya Sempozyumu'ndaki konuşmasından, 4 Aralık 2004.)

Dugin'in tarihsel olarak stratejik ortak olduklarını sürekli olarak vurguladığı ve Mehmet Perinçek'in de buna kitapta sıkça yer verdiği Rusya ve Türkiye'nin, küresel dünyanın saldırgan tek kutuplu dünya düzeninde elindeki tek kurtuluş yolu olarak seçenek olarak neden Avrasyacılık sorusuna, üstteki paragrafı alıntılayarak başlamak iyi olur diye düşündüm. Emperyalist işgalin Kıbrıs sorunu üzerinden geliştirdiği bölücü strateji karşısında, Kıbrıs'ı "bundan böyle kendi sorunları" da olarak gören Rusya'nın, ABD karşısında çok merkezli bir savunma hattının ihtiyacını vurgulaması ve buna Türkiye ve Türkiye'nin milli meseleleri açısından Denktaş'ın sözleri hareket içinde göz ardı edilemez.

Emperyalizme karşı konumlanırken oluşturulacak cephenin, milli değerleri ve ulusu savunma noktasında birleşmekten, bunu yaparken de emperyalist - yıkıcı yerel/yapay - inşacı kurgular yerine var olanı savunmaktan geçen bir yol çizen Avrasyacılık hareketi, bölgesel direniş noktalarıyla bir çıkışın mevcut olduğunu anlatarak, postmodernist işlevsiz yıkım çığırtkanlarına cevap veriyor. Küresel istilanın milli çıkarları hedef aldığını vurgulayan Perinçek de, özellikle milli değerleri ve çıkarları koruma hattının bu direniş noktasında hayati önemde olduğunu ifade ediyor. Mafyalaşan kapitalizmin kendi iç krizleri ve emperyalist çekişmelerin faturasını saldırının ve işgalin hedefinde olan coğrafyaların, toplumların ödediğini ifade eden Perinçek, ABD'nin parlatmaktan utanmadığı yeni dünya düzenin yarattığı korkunç tablonun yıkım, bölücülük, terör ve katliamla beslenen yüzünün bu politikanın, tek kutuplu dünya düzeninin işleyişinin bir sonucu olduğunu gösteriyor.

Buna karşılık Avrasyacılığın, Atlantikçi bölücü stratejilerin karşısına neler koyduğunu anlatıyor. Türkiye için kendi varlığını koruma noktasında Avrasyacılığı yegane çözüm olarak ortaya koyan Perinçek, Türkiye'nin bağımsızlığının da bu yoldan geçtiğini ifade ediyor. Dugin'in de vurguladığı gibi, aslında Avrasyacılık hareketi içinde, Atlantik'in saldırısına karşı dahil olması ihtiyaç olan ülkelerin Avrasyacı bir tutuma sahip olmaları gerekliliği de tam olarak bu. Tarihsel ve milli değerlerinden emperyalist işgal sonucu koparılmaya ve kimlikçi, bölücü hareketlerle ulusal bütünlüğünden koparılmaya ve tek kutupluluk içinde yok edilmeye çalışılan ülkelerin ayakta kalabilmeleri için, çıkar yol budur sonucu ortaya çıkıyor. Perinçek, bu yüzden emperyalist bakışın Avrasyacılık analizlerinin hareketi "gerici"likle eş tutarak yorumladığını belirtiyor. Bu tıpkı, batıyı ilericilik sanma ve doğuyu gericilikle, barbarlıkla eş tutan bilinçsizliğin farkında olmadan benimsediği bakış. Oysa bu kurgu, işleyen emperyalist işgalin bir yansıması maalesef. Oysa hatırlatmakta fayda vardır; Mustafa Kemal Atatürk "Biz Türkiyalılar Asyai bir milletiz, Asyai bir devletiz" demiştir (yazar da kitabın bir bölümün girişinde yer vermiş). Burada, batılılaşma, batıcılık ve batı medeniyetine tapınma konusunda kafa karışıklığı yaşayanlar için çok açık bir ifade mevcut. Emperyalizmi hazmedip oturmaktansa kendimizi bilmenin, yerimizi görmenin ve onu muhafaza etmenin hayati ihtiyacını anlamak, bir vatansever ve antiemperyalist olarak neden önemlidir, düşünelim...

Rusya ve Türkiye'nin bulunduğumuz coğrafyanın önemi ve iki devletin de köklü tarihinin, ilişkilerinin geçmişini görmek, Avrasyacılık hareketi içinde iki ülkenin nasıl bir ilişki içinde olduğunu görmek ve anlamak adına çokça detaya yer veriyor yazar. Ben uzun uzun yazmayım, kitabı okursunuz. 

Son olarak, "ama Çin..." diye başlayan ve bir başka kara propaganda örneğine maruz kalan devlet olan Çin'i temsilen, işgalci ve eli kanlı Amerika'nın karşısına, Avrasya Sempozyumu'ndan şu sözleri paylaşayım:

"Çin Halk Cumhuriyeti'nde tek kutbun yeri yoktur.(...) Çin, bir gün güçlü olsa bile süper devlet olmayacaktır. Çin bir gün süper devlet olursa, bütün dünyaya çağrıda bulunuyoruz; onu birlikte devirmeye çalışacağız."
(sayfa:105 -Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Song Augio'nun Ankara'da yapılan Uluslararası Avrasya Sempozyumu'ndaki konuşmasından, 4 Aralık 2004).


Hiç yorum yok: